Blog'da yazılarım arasında yer alacak en önde gelecek konulardan birisi doğal olarak müzik. Müzik o denli geniş bir konu ki, bunun neresinden tutarsanız o yöne at koşturmak mümkün.
Oturup müzik geçmişime, yaptığım işlere ve de bunlardan edindiğim deneyimlere bakıyorum ve de kendimi hem daha verimli olabileceğim, hem de başkalarının yapamadığı, en azından çok az kişinin yapabileceği konuları bulmaya çalışıyorum.
Meltem Savcı'ya sevgilerimi gönderiyorum: "Köpek sahibi olmak bir durum benzetmesi içindi, "blog yazmak da aynı sorumluluk ve de devamlılık gerektirir" demek içindi. Ama zaten yıllardır köpeğim var, ben onu, o da beni çok seviyor. Hatta onun bir twitter hesabı var. Kendi ağzından ve de "köpek aklıyla" twitler yazıyor. BettyAtakan onun twit adı. İzlersen çok sevinir.
Oturup müzik geçmişime, yaptığım işlere ve de bunlardan edindiğim deneyimlere bakıyorum ve de kendimi hem daha verimli olabileceğim, hem de başkalarının yapamadığı, en azından çok az kişinin yapabileceği konuları bulmaya çalışıyorum.
- Tiyatroda daha uzun, sinemada da zaman zaman müzik çalışmaları yaptım. Neredeyse 22 yıldır tiyatronun içinde yer alarak, sahne müziği konusunda dişe gelir bir deneyim birikimim oldu.
- Hem tiyatroda, hem de pop müziğinde "orkestral aranjman" konusunda da sayısız çalışmalarım oldu.
- Şarkı veya sözsüz müzik üzerinde 1970'li yıllardan beri çalışıyorum. Özellikle Türkçe'nin şarkıda doğru ve estetik bir şekilde kullanılmasına çok önem veriyorum.
Bu konuda çok rastladığım bir görüş var. Genç, olgun, deneyimli, deneyimsiz bir çok kişi yabancı dilde söylenmiş bir şarkının Türkçe söylenildiğinde yapısını, güzelliğini kaybettiğini söylüyor.
Buna katılmıyorum.
Müzik eserinin üzerinde onun temel yapısını (ezgi ve ritmini) bozmadan yapılacak küçük değişikliklerle yabancı dildeki bütün eserlerin Türkçe söylenebileceğine inanıyorum. (Hatta bir adım daha ileri gidiyorum, dinlerken komik bulup güldüğümüz türkçeleştirilmiş operalarda bile benimsediğim teknikle herkesin keyifle izleyebileceği, müziği orijinal dildeki kadar seveceği bir sahne gösterisi gerçekleştirileceğine inanıyorum.)
Burada olmazsa olmaz (sine qua non) tek şart Türkçe tercüme ve sözlerin bu işi seven ve de hem edebiyat hem de müzik bilgisi olan bir yazarın elinden çıkması...
Acaba "postgraduate" düzeyde bir "workshop" yapsam da,
"beste yapmak, söz ve müzik ilişkisini tasarlamak, bestenin armonizasyonu ve düzenlenmesine nasıl yaklaşılır, bunları irdelemek, bilgisayardan ne ölçüde ve nereye kadar faydalanılır, stüdyoda diğer müzisyenlerle nasıl iletişim sağlanır, bu konuda tartışmak için bir olanak sağlasam nasıl olur"
diye de düşünüyorum açıkçası...
Bu konuda daha da geliştireceğim yazdıklarımı. Belki ileride bu blog yazısını tekrarlayabilirim. Takipçilerim artarsa.
Selim abi lütfen "workshop" yapınız.
YanıtlaSilben turgay yakut .