10 Eylül 2012 Pazartesi

"Buğdayın Türküsü" İlk Albüm

1979 Yılları ve Buğdayın Türküsü albümümüzün kayıtları bitmiş, Ankara'da evlerimizde oturmuş, albümü nasıl çoğaltacağız, sonra nasıl  dağıtacağız, kara kara düşünüyoruz.

Bu işi ilk defa yapıyoruz, şimdiye kadar yüzlerce "long-play" yani 33 devirde çalan plaklar görmüşüz, dinlemişiz, kapaklarını hayranlıkla izlemiş, okumuşuz.
Ama kendimize ait ilk defa bir "long-play"imiz olacak.

Çok heyecanlıyız, heyecanlı olduğumuz kadar da endişeliyiz. Çünkü ülkemizde, her zaman olduğu gibi, o zaman da aynı düşüncede olmayan güçlerin bir birleriyle kavgası var, iktidarda olmayanlar, hele iktidarda hiç olmayan gençlik ve demokrat düşünürler ile iktidarı ellerinde tutanlar arasında büyük fikir ayrılıkları var. Kavga çok ciddi platformlara taşınmış, silahlar, bombalar, adam öldürmeler, tutuklamalar, işkenceler.

Bütün bu olayların olduğu bir zamanda yaşadığımız için hem çok üzülüyoruz, ama hem de bunların insanın yaşadığı ülkesinde olmaması gerektiğine inanıyoruz. Gençliğimizin verdiği heyecan ve güçle bu kötü gidişe ne şekilde karşı koyabiliriz? Bunu düşünüyoruz. 

Şiirler, yazılar, makaleler, konuşmalar bizleri heyecanlandırıyor, duygulandırıyor, bunları müzik platformuna taşımışız, burada şarkılar söylüyoruz, çevremizdekilerle birlikte heyecanımız giderek artıyor.

Yeni Türkü Grubumuz, 
Ankara, Bahçelievler 6. Sokak'ta evimizde salonda şarkıları çalışıyoruz. 
Sırtı dönük oturanlardan en soldaki Can Dündar.
Daha gazetecelik yıllarının başında, bizimle röportaj yapmaya gelmiş...

Albümü sonunda satışa çıkardık, ardından 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi geldi, onların da tabiriyle "balyoz" gibi. Tam 1200 adet "long-play" bastırdık. Bunları dağıtıma verdik. En başta bir çoğunu kendimiz dostlara dağıttık. Satışlar başladı, ancak "12 Eylül Darbesi" kendini o denli sert bir şekilde hissettiriyor ki, plak satan dükkanlar plağımızı vitrine koymaya çekiniyorlar. Korku, baskı, şiddet sonunda öyle düzeylere erişti ki, biz de albüm satışının peşini bıraktık. 
Bir sonraki albümümüz olacak "AKDENİZ AKDENİZ" albümü ile ilgili çalışmalara başladık. "Buğdayın Türküsü" böylece tıpkı bir şarkının sonu gibi "fade-out" oldu, buharlaştı yavaş yavaş.


Yıllar sonra "Buğdayın Türküsü" albümünü o zamanki haliyle yeniden çoğaltmaya ve de bir kısmı yine o güzelim 33'lük "long-play" formatında, geri kalan kısmı ise "audio-cd" formatında yayınlamaya karar verdik.

Yukarıda anlatmaya çalıştığım heyecanlarımızı, duygularımızı da es geçmeyelim, tüm bunları bu albümün çıkışında bizlerle birlikte olmuş dostlarla, albüm çıktıktan sonra bizlere düşünceleri, yönlendirmeleriyle katkıda bulunmuş düşünür, yazar arkadaşlarımızla paylaşalım istedik. 

Ve de bir "Buğdayın Türküsü Belgeseli" oluşturduk.  
Adına "İlk Türkü" dedik.

Bu belgeselde biz de konuştuk, hatta çok konuştuk, sonra bunları kısaltırken zorlandık.

Bu belgeselin son halini seyrettiğimiz zaman, fark ettiğimiz bir çok acı, komik ve de tuhaf şeylerin yanında günümüzde artık kaybolmuş bir şeyi fark ettik. Onca çalışma, onca heves, onca harcama, hepsi bir karşılık beklemeden yapılmış. Bütün bu çalışmaların sonunda bir geri dönüş olacak mı, düşünülmemiş. Buna "acemilik" deyip geçmek bence çok gerçekçi değil, anlamlı bir şey daha var burada.
Bu gün bir projeye daha başlarken onun karşılığı ve bu karşılıkların zamanlaması konuşulur. Genç dostlarım, çocuklarım hep bir karşılık beklerler, geciktiği zaman da kıpırdanmaya başlarlar.


Yukarıda yine bizleri hiç bir zaman yalnız bırakmamış sevgili sanatçı dostumuz Yılmaz Aysan tarafından tasarlanmış belgeselin afişini görüyorsunuz.
Ayrıca, internette
bugdayinturkusu.com
adresine girerseniz, bu belgesele ait bilgiler, resimler ve de bir sürprizle karşılaşacaksınız.

Ankara Bahçelievler'deki evimize gelen dostlarımız benden yaptığım son bestelerimi dinlemek isterlerdi. Eğer Derya ve Zerrin oradaysa hep birlikte şarkılar söyler, bestelerimizin ilk hallerini dinletir, bunun karşılığında da onların eleştiri ve yorumlarını alırdık. Bize bu iyi gelirdi, zaman zaman öfkelenmez değildik, ama yine de bu şekilde kendimize acımasız davranmanın ne kadar da doğru bir şey olduğunu yıllar sonra anladık. Yeni Türkü'nün bir çok şarkısı yıllarca tazeliğini ve anlamını korudu. İnanıyorum ki bu eleştiriler, yorumlar bizleri yönlendirdi...

Ben de belgeselin altına müzik düşünürken tıpkı o zamanki gibi piyano ile bu şarkıların enstrümantal hallerini çalıp kaydetmeyi düşündüm. Daha sonra bu kayıtlar sırasında bu günün düşünce ve yorumlarımı da katmak hevesine kapıldım. Şarkıları orijinal hallerine yakın, ama bu günün "kafasıyla" yorumladım.

İşte "bugdayinturkusu.com" sitesinde albümde yer alan şarkıların "güncel enstrümantal yorumlarını" dinleyebilirsiniz. Minik açıklamalarla...


Yakında tekrar çıkacak olan "Buğdayın Türküsü" albümünde buluşmak dileğiyle...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder