Çünkü tarihsel akış ve de sosyal yapılara göre müzikte bir takım kalıplaşmalar oluşmuş. Bunlara müziğin formu da diyebiliriz. Aslında bilimsel olarak bu formlar algoritmalardan başka bir şey değil.
Algoritma, matematikte ve bilgisayar biliminde bir işi yapmak için tanımlanan, bir başlangıç durumundan başladığında, açıkça belirlenmiş bir son durumunda sonlanan, sonlu işlemler (adımlar) kümesidir (Wikipedi).Barok dönem müziğini düşünelim, o dönemde bestelenmiş bütün eserlerin ortak özellikleri bulunmakta, armonik yapılarındaki köşelilik, çalgıların kullanılış şekilleri, ezgiler, ezgileri süsleme şekilleri birbirine çok benzemekte.
Rachmaninoff tarzı (Romantik Dönem) bir müzikte süslemeler, armonik yapıdaki kalıplar, ezginin hem yalınlığı, ama devamlı değişmelere uğrayarak başka yönlere doğru gelişme göstermesi, o kadar tanıdıktır ki...
Aynı algoritmalar pop müziğinde de geçerli:
Abba, Justin Timberlake, Beatles, Prince... Tüm bu sanatçı veya grupların müziklerine tıpatıp benzer müzikler yapmak o kadar kolay ki.
Türk musikisinde de dönemsel algoritmalar var, 1950-60'lar dönemi, arabesk müzik, fantezi müzik, aynı dönem içinde birbirine benzer sayısız besteler yapılmış.
Günümüzde de Serdar Ortaç, Hande Yener, Hadise, Sezen Aksu tarzı şarkıları başkaları da kolaylıkla besteleyebilir, müzikal yapılarını saptadıktan sonra. İşte bu durum müziğimizin gelişmesini yavaşlatan, dolayısıyla zarar veren faaliyetler. Ben buna kısaca "Tekrarlamacılık" diyorum. Albüm çalışmaları sırasında bir çok genç kadın bestecinin şarkılarını dinliyorum, hepsi birer Sezen Aksu, ezgiler birer Sezen Aksu şarkısı. Hande Yener tarzı şarkılar söyleyen no-name bir çok güzel kadın talk-show'larda kendini gösteriyor. Üstelik Hande Yener'in tarzının özgün olmadığını biliyoruz.
"Self Plagiarism - Kendi Kendini Tekrarlama" ise biraz daha farklı bir durum. Burada bir bestecinin daha önce yaptığı bestelere benzer yeni ürünler elde etmesi söz konusu. Bunu yapan çok bestecimiz var maalesef. Daha önce sevilmiş, popüler olmuş bir bestenin adeta akrabalarını oluşturuyorlar. Üstelik yalnız ezgi tekrarlamacılığı yapılmıyor, ritmik kalıplar, armonik yapılar, bas gidişleri aynen korunuyor.
Adını vermiyeyim, bir ağabeyimiz çalıştığı sayısız albümde bilgisayarında sakladığı aynı ritm kalıplarını kullandı yıllarca.
Bu noktada, bu sabah hazırladığım bir kaydı dinletmek istiyorum. Aynı armonik kalıp üzerinde birbirine benzer çeşitli ezgiler çaldım piyanoda. İşte sırf eğlenmek için nasıl bir "Kendi Kendini Tekrarlama " ürettim, dinleyin:
Eğlenceli değil mi? Aslında emprovizasyon bir anlamda "self-plagiarism" değil mi?
Bu gün laf dinletilerden açılmışken, size bir oyun hazırladım. İki çok popüler şarkı, bir biri ardından, daha sonra da karışık bir şekilde çalınmış. Bunların ne olduğunu bulun. Şarkılar ne denli bir birlerinin içine girebiliyor... O nedenle şarkılarda "intihal"den bahsetmek o kadar zor ki, değil mi?
----------------------------
Blüthner Grand Piano
İkinci Dünya Savaşı sonrası Almanya ikiye bölününce Leipzig'de bulunan fabrika kapanmış.
Şimdi yeniden açıldı ve üretime devam ediyor. "Aliquot" sistemine sahip tek piyano markası.
İnce tellerde her sesin üzerinde serbest bir dördüncü tel var, o sesin bir oktav üzerine akortlu.
Sesin parlaklığını arttırıyor armonik ekleyerek...
"workshop" nasıl olmalı ? ne düşünüyorsunuz ? paralı mı ? parasız mı ? kaç kişi olmalı ? ne seviyede insanlar olmalı ? düşüncelerinizi benimle paylaşırsanız ben çabalarım gerçekleşmesi için ...benim gibi merak eden insanlar bulurum...mürid olurum :)))
YanıtlaSil