26 Mayıs 2012 Cumartesi

Eftal'in Ardından...

Eftal Küçük,
Daha çok erkendi bizden ayrılmak için.
Biz onu tutamadık, o kahramanca savaştı, tam iki buçuk yıl dayandı amansız hastalığa, en sonunda yenildi.
Bizlere tutunamadı...

Son haftalarında, artık yenilgiyi hissetmiş olmasına karşın yine de yakınlarının dışında bunu kimsenin bilmesini istememişti. Onun bir kabahati yoktu ki...

Eftal ile 1979 yılında Buğdayın Türküsü albümünü çıkardıktan sonra orkestrayı büyütmek amacıyla Ankara'lı müzisyen dostlar ararken karşılaştık. 1961 doğumluydu, sarışın, mavi gözlü, enerji dolu ve çok zeki bir gençti.
Gitar çalıyordu. Onu hemen gruba kattık, çalışmalara başladık. Bize birden fazla enstrüman çalan müzisyenler gerekiyordu. Zaten Eftal'in ailesi Karadenizliydi, "Karadeniz Kemençesi" de çalıyordu. Daha sonra kendisine bir de buzuki aldık, onu da kısa zamanda çalmaya başladı.

Orkestramıza kısa zamanda adapte oldu, bizlere kendisini sevdirdi, çalışkanlığı ve de yaşama, işine her zaman olumlu yaklaşımı ile sanki başından beri Yeni Türkü grubundaymış gibi düşünmeye başladık.



İlk albüm çalışması bizim "Akdeniz Akdeniz" albümü ile olmuştur. Bu albümde Yaşar Miraç'ın şiirini yazdığı "Gurbete Kaçacağım" şarkısında yaptığı kemençe solosu bu gün bile bizlere türlü çeşitli duygular yaşatmaktadır. Bu şarkıda şiiri yazan Yaşar Miraç, besteyi yapan Selim Atakan, şarkısını söyleyen Zerrin Atakan, Yeni Türkü'nün diğer as elemanı Derya Köroğlu, bas gitar çalan Tuğrul Bayrak, ud çalan Murat Buket hepsi gurbete kaçtılar bu albümden sonra...
O kaçmadı, Ankara'da kaldı...

1984 yılında Yeni Türkü grubundan ayrıldı ve
Tolga Çandar
Erkan Oban
Bahadır Suda
ile birlikte Çağdaş Türkü
grubunu kurdu.

İçerisinde kendisine ait son derece güzel besteleri olan iki albüm çıkardı grubuyla:
BEKLE BENİ
DELİKANLIYA


Bu albümlerdeki şarkılar bu gün bile son derece sevilerek dinlenmektedir.
Bekle Beni
Delikanlıya...

Bu arada asıl mesleği olan elektrik mühendisliğini bırakmadı, kendi şirketini kurdu, çok başarılı işler yaptı.

Aşağıda diğer şarkılarını dinleyebilmek için linkleri tıklayabilirsiniz:


kenar mahallede bir pazar günü,
http://www.youtube.com/watch?v=6tlc_PFr28U&feature=related
rami kışlası,
http://www.youtube.com/watch?v=HqaYoP4Q_WE&feature=related
harman,
http://www.youtube.com/watch?v=i7wsAMY-7rI&feature=related
uyanıyor ankara,
http://www.youtube.com/watch?v=g7M1PoQQvb8&feature=related
yolculuk,
http://www.youtube.com/watch?v=y1crRBQZEbI&feature=related

Çok güzel anılarımız oldu, en son üç yıl önce Yeni Türkü 30. Yıl Konserinde, Açık Hava Tiyatrosunda birlikte çaldık.
Benim yaşamım boyunca unutamayacağım bir anı Atıf Yılmaz'ın yönettiği "Delikan" isimli filmin müziğini yaparken yaşadığımız olaydır.
Filmin müziklerini hazırladık, stüdyoya girip kayıt yapmamız gerekli. Eftal ise fındık toplamaya Giresun'da dağdaki köyüne gitmiş o sırada.
Köyde telefon yok, tek haberleşme aracı telgraf...
Biz de hemen telgraf çektik, yanıtını beklemeye başladık. Ne bir ses, ne bir nefes, haber yok, gelen yok.
Bir hafta sonra bize Giresun posta idaresinden bir telgraf geldi:
"Eşek parası ödenmediği için telgrafınız yerine ulaştırılmamıştır" yazıyordu telgrafta...
Önce şaşırdık, eşeğin telgraf ile ne ilgisi var?
Sonra öğrendik, merkeze gelen telgrafın köye ulaştırılması ancak bir postacının eşeğe binerek dağdaki köye gitmesi ile mümkün oluyormuş o bölgede...

İnsan yaşını aldıkça yakınlarını daha sıklıkla kaybetmeye başlıyor. Doğa bizi adeta zorla alıştırmaya çalışıyor geleceğimize. Ama Eftal'in gidişi biraz sırasız oldu, onu bu kadar erken kaybetmek bize ağır geldi. İşinde çok aktifdi, ailesi ile çok mutlu bir yaşantısı vardı, oğlu Mehmet Can'ı kurduğu işe daha yeni alıştırmıştı...
Dahası, bir çok yeni bestesi vardı, onları albümlerde yayınlamak istiyordu.

Bir doktor olarak, hem de patolog olarak hastalık, ölüm alışkın olmam gereken şeyler gerçi, ama yine de anlamak bana çok zor geliyor, nasıl oluyor da kendi özümüz, iliğimiz, suyumuz hücrelerimiz birden bire kontrolden çıkıyorlar, azgınlaşıp, çoğalıp kendi özüne zarar vermeye başlıyorlar, kendi özünün ölümüne yol açıyorlar.
Kanser dediğimiz şey bu, çok basit anlatması...

Eftal'i hep canlı, olumlu, çözümcü ama bir o kadar da içinde son derece incelmiş duygular taşıyan bir sanatçı olarak hatırlayacağım hep...


2 yorum:

  1. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  2. İyi bir dostu, iyi bir dostunun güzelliklerle anması.. ışıklarla olsun..dostlarının başı sağolsun.

    YanıtlaSil